Tükürük bezi taşları tükürük bezlerinin en sık karşılaşılan iyi huylu hastalıkları olup toplumda %1 oranında izlenmektedir. Taşlar her yaşta görülebilmekle beraber orta-ileri yaş gurubunda daha fazla izlenmekte ve tüm olguların sadece %4 ünü çocuk yaş grubundaki hastalar oluşturmaktadır.
Taşlar %80-90 oranında çene altı (submandibüler) tükürük bezinde, %10-20 kulak önü (parotis) tükürük bezinde ve nadiren diğer tükürük bezlerinde izlenirler.
Kronik hastalıklar, uzun süreli sıvı kayıpları, şeker, gut gibi bazı hastalıklarla birlikte daha sık taş oluşumu izlenmektedir. Genel olarak tükürük bezi kanallarında salgı akışının yavaşlamasına neden olan durumlar taş oluşma riskini artırmaktadır. Tükürük taşlarını oluşmasına tükürük bezi hücrelerinde çeşitli nedenlerle oluşan oluşan küçük hasarlar sonrasında ortaya çıkan hücre artıkları üzerinde kalsiyum ve fosfor elementlerinin birikmesinin yol açtığı kabul edilmektedir. Salgısı daha koyu kıvamlı ve daha çok kalsiyum içeren aynı zamanda kanalı yerçekimine göre dezavantajlı pozisyonda olan çene altı bezi taş oluşumu için en yatkın tükürük bezidir.
Tükürük bezi taşlarında en sık karşılaşılan şikayet sık sık tekrarlayan ve yemek sırasında oluşan ağrılı çene altı ya da kulak önü şişlikleridir. Tıkanıklık uzun sürerse takiben iltihaplanma da oluşabilir. Bu durumda şişliğin yemek sonrasında devam etmesi, ağrı, hassasiyet ve tükürük bezi üzerindeki ciltte kızarıklık ve ısı artışı izlenir. Tedavi olmayan hastalarda sık tekrarlayan iltihaplar tükürük bezinin yapısını bozarak kronik tükürük bezi iltihabına neden olabilmektedir.
Muayenede çene altı tükürük bezi taşı olan hastalarda ağız tabanında tükürük kanalı içindeki taş genellikle elle hissedilebilmektedir. Kulak önü tükürük bezi taşlarının elle hissedilme oranı daha azdır. Taşın elle hissedilemediği durumlarda röntgen, ultrason, ilaçlı tükürük kanalı grafisi (sialografi) ve bilgisayarlı tomografi tanıda yardımcı olan yöntemlerdir. Günümüzde tükürük bezi taşlarının tanısında en güncel ve duyarlı yöntem kullanımı giderek yaygınlaşan siyalendoskopi ya da tükürük kanalı endoskopisidir.
Tedavide ağız içinde tükürük bezi kanalında elle hissedilebilen taşlar kanal ağzı genişletilerek ya da kanal açılarak çıkartılabilmektedir. Tükürük kanalının derin kısımlarında ya da tükürük bezi gövdesine yerleşmiş taşlar için uygulanan klasik tedavi yaklaşımı ise taş içeren tükürük bezinin ameliyatla tamamen çıkartılmasıdır.
Günümüzde tükürük bezi taşlarının en güncel ve etkili tedavi yöntemi taşların siyalendoskopi ile endoskopik olarak çıkartılmasıdır. Bu yöntemle 3-4 mm den küçük taşlar kolaylıkla çıkartılabilirken daha büyük çaptaki taşlar lazer ya da ses dalgaları yardımı ile kırılarak endoskopik olarak çıkartılabilmekte ya da endoskopik ve cerrahi yaklaşım beraber kullanılarak tükürük bezinin çıkartılmasına gerek kalmadan sadece taşların çıkartılması gerçekleştirilebilmektedir.
Taşların çıkartılması sonrasında tekrar oluşma riskini azaltmak amacı ile çeşitli tedaviler önerilmektedir. Bunlar;
» Tükürük salgısını artıran ilaçlar,
» Su alımının artırılması,
» Tükürük akışını destekleyen masajlar
» Enfeksiyonu önelemeye yönelik antibiyotik tedavileri
» Kanal daralmasını önlemeye yönelik kortizon tedavileri olarak sayılabilir
Siyalendoskopi nedir?
Tükürük bezlerinin ince kanallarına tanı ya da tedavi amacı ile minik endoskoplarla girilmesi işlemi siyalendoskopi olarak isimlendirilmektedir.
1990 ların sonunda ince endoskoplarla tükürük kanallarına girilerek tıkanıklığın nedenini anlamak için kullanılmaya başlanan bu yöntem zamanla daha ince endoskoplar ve bu endoskopların yanından kullanılabilen çok ince cerrahi enstrumanların geliştirilmesi sonucunda patolojilere müdahale etmek amacıyla da kullanılmaya başlanmıştır. Siyalendoskopi günümüzde çene altı (submandibüler) ve kulak önü (parotis) tükürük bezlerinin kanallarında tıkanıklığa neden olan iyi huylu hastalıkların tanı ve tedavisinde en etkili yöntem olarak kabul edilmektedir.
Tükürük bezi kanallarında tıkanmaya neden olan patolojiler sıklıkla tükürük bezi taşları ve daha az olarak çeşitli nedenlerle oluşan tükürük kanalı darlıklarıdır. Geçmiş dönemlerde çoğu zaman tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkartılması yolu ile tedavi edilebilen bu hastalıklar günümüzde siyalendoskopi yardımı ile yüksek başarı oranları ile ve tükürük bezleri korunarak tedavi edilebilmektedir. Tanısal ve tedaviye yönelik girişimsel siyalendoskopi uygulaması yapılan kliniklerde kanal tıkanması ile seyreden iyi huylu patolojilerde tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkartılma oranları %1 seviyesine kadar gerilemiştir.
Genellikle hastane yatışı gerektirmeyen siyalendoskopik girişimler sonrasında normal diyet ve günlük aktivitelere hızla dönülebilmekte ve tedavi süreci mümkün olan en az zaman kaybı ile tamamlanabilmektedir.
Neden Siyalendoskopi?
Çene altı (submandibüler) ve kulak önü (parotis) tükürük bezlerinin standart cerrahi yöntemlerle çıkartılması amacı ile yapılan ameliyatlar, yüz sinirinde fonksiyon kaybı, ağız içinde his kaybı, boyunda cerrahi yara izi, yüzde deformite ya da kanalın tam olarak çıkartılamamasına bağlı hastalığın tekrarlaması gibi komplikasyon riskleri içerirken sialendoskopik yaklaşım ile bu komplikasyon risklerinin önlenmesi yanında ilave avantajlar sağlanmaktadır.
Siyalendoskopinin standart cerrahi tekniklere göre en önemli avantajları;
» Hızlı iyileşme
» Çok düşük cerrahi komplikasyon oranı
» Kalıcı sinir hasarı riski olmaması
» Ciltte ameliyat izi olmaması
» Normal anatomi ve fonksiyonların korunması
» Minimal çalışma zamanı kaybı
» Hastane yatışı gerekmemesi olarak sayılabilir
Siyalendoskopi hangi hastalarda uygulanmaktadır?
Çene altı ya da kulak önü tükürük bezlerinde ya da kanallarında taş saptanan, tükürük kanalında daralma olan, sık tükürük bezi enfeksiyonu ya da şişmesi şikayeti olan tüm hastalar siyalendoskopi adayıdır.
Tükürük kanalındaki parotis bezinde 3mm çene altı bezinde 4 mm çapa kadar olan taşlar siyalendoskopi sonrasında özel forsepsler ya da sepetler yardımı ile yakalanarak kanaldan çıkartılabilmektedir. Daha büyük taşların (6-8 mm) çıkartılabilmesi için Lazer ya da ses dalgaları ile kırılarak kanaldan çıkartılabilecek boyutta küçük parçalara ayrılması gerekmektedir. Kanaldan çıkartılamayacak ya da kırma işlemleri için dahi büyük kabul edilen boyuttaki taşlarda endoskopik ve cerrahi yaklaşımın birlikte kullanılması yolu ile taşların tükürük bezi korunarak kanaldan çıkartılması tercih edilebilmektedir.
Tükürük kanalı darlığı saptanan hastalarda darlık olan bölgeler balonlu kateterler kullanılarak genişletilebilmekte, sık tükürük bezi iltihabı geçiren hastalarda kanalların endoskopik olarak değerlendirilmesi, temizlenmesi ve antibiyotik ve kortizon içeren solüsyonlarla yıkanması enfeksiyon sıklığında anlamlı azalma sağlayabilmektedir.